11 Temmuz 2015 Cumartesi

TC'NİN EMPERYAL İŞTAHI KABARIRKEN TEK SEÇENEK: "ASIL DÜŞMAN İÇERİDEDİR"

Burjuva siyasal arenadaki reformist ve liberalinden en "devrimci"sine onlarca grup birleşip T.C. nin Suriye'ye girme ihtimali üzerinden "Barış Bloğu" oluşturduklarını ilan etmişler. Yanı başımızda bir savaş gerçekliğinin içerisinde bakıldığında memleketin orta sınıflarının yaklaşımının ifadesi olan bu tutumun yaşadığımız coğrafyadaki devrimcilik iddiasını taşıyanlar tarafından da savunulması traji-komik bir durumu işaret etmekte.

Suriye savaşında Abd emperyalizmi bloğunun bayraktarlığını yapan TC yönetenleri karşılarında genel anlamı ile ortadoğunun diğer bölgelerinde farklı olarak Suriye de Baas iktidarının kurumsallaşmış gücü ve esasen Baas iktidarının bölgedeki diğer devletlerden farklı olarak mezhebi ya da dinsel bir temelden çok seküler ve laik bir temele dayanması dolayısı ile Emperyalizmin beklentilerinin aksine beşinci yıla giren bir savaş ve daha uzunca bir süre devam edecek kaotik ortamı geride bıraktı. "Emevi Camii"nde namaz heveslilerinin hevesleri kursağında kalmış olmakla birlikte yarattıkları canavarlar masum ve sivil-korumasız insanların canlarını hayaldışı bir sadistlikle alan insanlara kan ve gözyaşından başka bir gelecek vermeyen pratikleri karşımız çıkarmıştır.

Tam da bu konjoktürde Kürt halkının Kobane de bütün bu besleme katliam şebekelerine karşı yarattığı destansı direniş ve zaferler dizisi TC iktidarını hem iç hem de dış politika açısından çıkmaza sokmuş, güncel korkularını somut hale getirmiş ve mevcut telaş hali suriyeye doğrudan müdahale seçeneğini zorunlu hale getirmiştir. Nitekim geleneksel bürokrasinin isteksiz tutumu ve özellikle somut gerçekliğin esasen tc için bir çıkmaz oluşturacağı gerçekliğinin farkında olmaları mevcut operasyonun bütün sorumuluğunu Akp üzerine yıkıp sıyrılma çabalarını gözler önüne sermiştir.

Akp iktidarının bu saldırganlıkta  rahat davranmasını sağlayan esas etmen içeride devrim ve sosyalizm ya da ezilenleri ve emekçileri iktidara taşıma iddiasında olanların Hdp'nin seçim zaferinde kendinden geçen bir şekilde düzen içi politikalara yedeklenen ve giderek düzeniçi tutumlara yedeklenen bir pratik düzleme hapsolan sözün özü mevcut solun ana bölüklerinin tamamının birer reformist özneye dönüştüğü gerçekliğinin yarattığı alternatifsizliğin verdiği güç oluşturmaktadır.

Ne yazık ki Devrimci bir tutum alış içerisinde bulunan, bulunmaya çalışan özneler Syriza ve Yunanistan yaklaşımlarında da görüldüğü gibi sınırlı kalmış, mevcut solun etki açısından en sınırlı kesimlerini oluşturmuştur.

Emperyalist iştahla ve kendi geleceğini ülkenin geleceğine endeksleyen bir tutumla Akp iktidarının böylesine maceracı bir pratiğe savrulması karşısında pasifist bir tutumu ifade eden salt "savaş karşıtlığı" tutumu devrimci bir politika izleme iddiasında olanların politikası olamaz ve olmamalıdır da. Bu anlamıyla devrimcilik iddiasında bulunan bütün öznelerin bayraklaştırması gereken tutum alış "devrimci yenilgicilik" tavrında somutlanan "asıl düşman içeridedir!" sloganıyla özetleyebileceğimiz pratik olmalıdır.

Bu anlamı ile kaba bir savaş karşıtlığı ve pasifizm komünist devrimcilerin tutumu olamaz olmamlıdır. Kurulacak cephe, eylem birliği, ve diğer platformlarda komünist devrimciler esas olarak savaş karşısında tek doğru proleter devrimci tutum olan devrimci yenilgicilik tutumunu bayraklaştırmalı ve pratik mücadele hatlarını da bu tutum üzerinden örmelidirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Manşet