27 Nisan 2016 Çarşamba

1 MAYIS İŞÇİ SINIFININ ULUSLARARASI MÜCADELE GÜNÜ, KOMÜNİST BİR DÜNYA KURMA MÜCADELEMİZİN SAVAŞ SLOGANIDIR!


1 MAYIS İŞÇİ SINIFININ ULUSLARARASI MÜCADELE GÜNÜ,
KOMÜNİST BİR DÜNYA KURMA MÜCADELEMİZİN SAVAŞ SLOGANIDIR!


İşçiler, Emekçiler,  Bütün Ezilenler;

1 Mayıs 2016'yı karşılıyoruz. Dünya eşi görülmemiş bir barbarlığın kıyısında yüzüyor. Kapitalizm dünyayı sarsan, küresel ölçekli bir krizle karşı karşıya ve bunalımların savaşların ve devrimlerin yeni bir yüzyılının habercisi olan bir zaman geliyor.
Suriye'de yaşanan savaş ve trajedi yaklaşan bir dünya savaşının doğmakta olduğunu göstermekte, sokaklara dökülen ezilen, sömürülen milyonlarca insan derme çatma sallarla savaştan kaçarken yüzlerle denizlere veriyorlar cansız bedenlerini, geriye kalanları için ise toplama kamplarında sefaletten başka bir gelecek beklenemiyor. Kendi emperyalist iştahları için Suriye2de savaş çıkartanlar, yaşayan milyonlarca yoksulun yaşam hakkını hiçe saymaktan çekinmiyorlar. İşte kapitalizmin insanlığa verebileceği budur!

Kapitalizmin dindirilemeyen krizi gelinen noktada tek bir çıkış yolunu insanlığa işaret etmekte: Ya Barbarlık Ya Sosyalizm!
2008 yılından itibaren başlayan derin krizi kapitalizmin geri dönülemez ve kurtulamayacağı bir felakete doğru sürüklemekte, krizin bedelini ise milyarlarca işçi emekçi, yoksul insan ve en çok da sömürülen ülkeler emekçileri ödemektedir. Dünyanın zenginleri yüzde 1 nüfus oranıyla dünya zenginliklerinin yüzde 50'den fazlasına sahipken yaşanan krizlerde hala zenginliklerine zenginlik katarken geri kalan yüzde 99 için yokluk ve sömürüden başka bir çıkış yolu bırakmamakta...
Ancak bu böyle gitmez!

Emperyalistler Arası Çelişkiler Büyüyor, İnsanlık Yeni Ekimleri Çağırıyor!

ABD emperyalizminin 11 Eylül Saldırısı ile başlayan ve yayılmacılığı için bir fırsata çevirmeye çalıştığı Yeni savaş konsepti olan “Terörizmle Savaş” demagojisinin özünde Abd emperyalizminin yeni pazar ve paylaşım mücadelesini tetikleyen bir etmen olduğu apaçıktı. Özellikle 2008 Finans krizi ile beraber Kapitalist devletlerin doğasını oluşturan savaş silahına sarılan emperyalizm için savaşın yeni açıklamasını “demokrasi” söylemi oluşturuyordu.
2011 yılında Tunus'te işsiz bir gencin kendini yakmasıyla başlayacak fırtınanın bölgesel bir hal alıp tüm dünyayı kasıp kavuracağını kim düşüneblirdi ki? “Arap Baharı” denilen bu dönemde özellikle milyonlarca insan Mısır'ın, Tunus'un, Cezayir'in sokaklarını sarmış, aynı rüzgar İran'da Musawi taraftarları ile, Türkiyede Taksim Gezi Parkı ayaklanması ile batıya doğru uzanmıştı.
Aynı rüzgarın Emperyalist metropollerde de kendini Abd'de %99, İspanya'da Öfkeliler, Yunanistan'da İşçi ayaklanmaları, Brezilya'daki Dünya kupası protestoları ve Fransa, İngiltere, Almanya banliyölerindeki Kent yoksulları ayaklanmaları esasen Sömürüye karşı farklı coğrafyalardaki milyarlarca ezilenin tepkilerinin dışavurumundan başka Bir şey değildir.

Devrim İçin Devrimci Parti Gerekir!

Bütün bu yaşanılan örnekler ve ayaklanmalar tek bir gerçekliği gözlerimizin önüne sermekte: Yaşanılan gelişmeleri devrimci sonuçlarına götürebilmek için ihtiyacımız olan en büyük silah Milyarlarca ezilenin sözcüsü olacak Dünya Devrim Partisi'dir. Bugün bütün gelişmeler böyle bir önderliğe neden daha fazla ihtiyacımız olduğunu göstermektedir.

Dünyanın bütün Devrimcileri!

İnsanlığın özgürleşmesine gidecek biricik yol olan Komünist bir dünya mücadelemizin esas aracını Dünya Devrim Partisi'ni kurma mücadelemizde bizlere omuz verin! Çivisi çıkmış bu dünyanın çivilerini yerinden söküp Ezilenlerin eşitlikçi dünyası olarak yeniden çakmak için; Dünya Devrim partisi Dördüncü Enternasyonal'i Yeniden İnşa Etmek için;
Mücadelemizde Sorumluluk alın sorumluluğu Paylaşın,
Başka Bir Dünya kurma mücadelemizin özneleri olun!

Yaşasın Sosyalist Dünya Devrimi!








BİZ KİMİZ?

Dördüncü Enternasyonal İçin İrtibat Komitesi (DEİİK); İngiltere, Brezilya, Arjantin ve Türkiyede Şubeleri bulunan 4. Enternasyonal'in yeniden inşası ve yaşadığımız coğrafyalarda proleter devrimlerin başarısı mücadelesi doğrultusunda yola çıkan Uluslararası bir fraksiyondur.
DEİİK, proleter devrimcidir.
DEİİK, Bütün Ezilenlerin Mücadelesini Savunur.
DEİİK, Ulusların Kendi Kadelerini Tayin Hakkının Koşulsuz Savunucusudur.

DEİİK, Dünya devrim Partisi 4. Enternasyonal Doğrultusunda Atılmış Mütevazi Bir Adımdır.

Avusturya Devleti Michael Pröbsting Hakkındaki Suçlamaları Derhal Geri Çekmelidir!

Avusturya Devleti 
Michael Pröbsting Hakkındaki Suçlamaları
 Derhal Geri Çekmelidir!



 Michael Pröbsting, RCIT(Uluslararası Devrimci Komünist Eğilim) lideri; İsrail'e karşı Filistin davasını savunduğu için Avusturya Emperyalist devletinin saldırısı altında bulunmakta. Bizler de DEİİK'in Türkiye'deki yoldaşları olarak Emperyalist burjuvazinin bütün saldırılarına karşı RCIT ve Michael Pröbsting'le dayanışmamızı ifade etmek isteriz.


20 Nisan 2016 günü,(Avusturya siyasi polis) "Anayasayı Koruma ve Terörle Mücadele Federal Bürosu" ( "suça kışkırtıcılıkla ve Avusturya Ceza maddesinin 282. maddesi dolayımıyla "fitne" suçlamasıyla) Michael Pröbsting'e mahkumiyet dolayımıyla bir yıl hapis cezası gelebilir. Üzerine atılan suçlama  geçen yıl yaptığı bir konuşmada kullandığı bir ifadeye dayanmaktadır. 16 Ekim 2015, Viyana'da BM binası önünde yapılan  bir mitingte  o konuşmasının sonunda şunları söyledi: "Ben İsrail diktatörlüğüne karşı ve onların özgürlüğü için mücadele eden tüm cesur Filistinlilere selamlarımı gönderiyorum. Kalbimiz Üçüncü İntifada ile İsrail devletinin yıkılması ve Filistin'de tüm insanların barış içinde yaşayabileceği zafere kadar filistin halkıyla beraber atmaktadır.


Polis sorgusunda Probsting yeniden mevcut gösterideki konuşmasını savunmuş ve özellikle Filistinli mültecilerin vatanlarına geri dönme hakkının sağlanması gerektiğini ve bunun gerçekleşebilmesinin esas koşulunun da İsrail devletinin yıkılıp Yahudi ve Filistin halklarının kardeşçe yaşayabildiği bir  Birleşik filistin devletinde mümkün olduğunu savunmuş, bu anlamıyla İsrail ordusuna karşı filistin halkının silahlı direnişini desteklediğini belirtmiştir. Bunun için Savcılık şimdilik dosyanın  bir yargılamayı gerektirip gerektirmediğine karar verecektir.


Bizler Pröbsting'in yargılanmasına karşı çıkmakta onunla dayanışmamızı ifade etmekte iken filistin sorununda da Filistin Halkının kurtuluşunu ifade eden tutumuyla da tam bir dayanışmamızı belirtiyoruz. Yoldaşımız Gerry Downing'in aynı gerici siyonist devletin saldırıları altında İngiltere'de yaşanılanların bir benzerini Pröbsting yaşamaktadır. Bu anlamıyla İsrail Soykırım Devletinin varlığını sonuna kadar reddediyoruz.


Bu geleneksel politik manevralar ve anti-siyonizm'i anti-semitizm'le eşitleyen tutum alışların aptalca birer manevra olduğu aşikardır. Çünkü devrimciler yahudi halkına değil İsrail devleti'ne karşı çıkmaktalar. Oysa ABD, İngiltere ve Avusturya gibi emperyalist devletler gerici İsrail devletinin ayakta kalmasının biricik garantisini oluşturmaktalar. Proleter Devrimciler Gerici İsrail devletine karşı filistin halklarının mücadelesini koşulsuz desteklemekte ve dayanışmasını ifade etmekten çekinmemektedir. Tıpkı Kürdistan'da ve dünyanın başka her toprağında zulme karşı direnenlerin yanında durduğu gibi...

RCİT hakkında daha fazla bilgi almak ve dayanışma için :  www.thecommunists.net 

14 Nisan 2016 Perşembe

KURTULUŞ İÇİN MÜCADELEYİ ÖRGÜTLEME VE KİTLELERİN ZAFERİ İÇİN İLERİ!

KURTULUŞ İÇİN MÜCADELEYİ ÖRGÜTLEME VE KİTLELERİN ZAFERİ İÇİN İLERİ!

Folha do trabalhador editoryası


Brezilyada'da darbe karşıtı mücadele siyasal mücadelenin belirleyici noktasını oluşturmaktadır. Hükümet ve Dilma'nın sağladıkları sürekli ve artan imtiyazlar darbe hazırlığı peşinde olan komplocuların elini güçlendirmiş ve kitlelerin bilincinde kafa karışıklığına yol açmıştır. PT şimdiye kadar bu durumu anlamadı ya da anlamak istemedi, sınıflararası işbirliği ile mevcut sorunun çözülebilir olduğunu düşündü. Oysa 'mali uyum' vb. Ekonomik politikaların darbecilerin umrunda olduğunu düşünmek mümkün değil.
Bu darbenin esas nedeni 2008 krizi ile başlayan küresel resasyon sonrasında BRICS'in genişlemesine karşı emperyalizmin karşı-saldırı politikası oluşturmakta.
Şimdi sağın blok halinde saflaştığı darbe ihtimaline karşı *O anın ihtiyaçlarını karşılayacak yeni bir politik kitle örgütü oluşturmak gerekiyor. Bu doğrultuda eylem komiteleri gerekli ve tam işlevli bir araç oluşturuyor.'

İşte bu doğrultuda 'darbeye karşı, halk komiteleri' mevcut durumda konuya ilişkin güncel bir araç işlevi görecektir.


Not: FDT Brezilya seksiyonumuz FCT (Komünist İşçi Cephesi) Yayın organı olup son sayısı (26) başyazısının özetidir.

Orjnal link: http://lcligacomunista.blogspot.com.tr/2016/04/editorial-fdt-26.html#more

6 Nisan 2016 Çarşamba

YÜKSELEN FAŞİZME KARŞI TEK ÇÖZÜM BİRLEŞİK İŞÇİ CEPHESİNDEDİR!

YÜKSELEN FAŞİZME KARŞI TEK ÇÖZÜM BİRLEŞİK İŞÇİ CEPHESİNDEDİR!

Uluslararası planda yaşanan gelişmeler, syriza, podemos gibi partilerin yükselen sol dalganın ürünü olarak güçlenmeleri, yaşadığımız topraklarda da Kürt ulusal hareketinin merkezini oluşturduğu, ama ideolojik olarak Syriza ve Podemos gibi "Yeni sol" modellerin çizgisinin taşıyıcısı olduğu HDP nin özellikle 7 Haziran sonrası aldığı %13'lük yüksek oy oranı, AKP ve Erdoğan rejimi için tedirgin edici gelişmeler olmuş, bu gelişmelere karşı parlamento fiili olarak işlevsiz kılınmış ve özellikle TC nin desteklediği Cihatçı gerici çeteler eliyle yaratılan katliamlar ile halk boyun eğdirilmeye çalışılmıştı.

Özellikle Suruç, Diyarbakır, 10 Ekim Ankara bombalamaları ve katliamları ile AKP iktidarı 1 Kasım erken seçimlerinde istediği sonucunda üzerinde bir oy alarak yeniden iktidar olmuştu.

AKP nin ve Erdoğan'ın amaçları aslolarak zaten topallayarak yürüyen temsili demokrasinin tamamen tüketilmesini sağlayıp yeni bir faşist iktidarın yaşanmasının sağlanmasıdır. Özellikle klasik faşist ideoloji ile söylem benzerliklerinden pratikte uyguladığı dizginsiz teröre karşı yaşananlar bu yönelimin somut işaretlerini oluşturmakta idi.

Elbette bütün bu gelişmeleri Suriye'de yaşanan gelişmeler ve Uluslararası politikalardan bağımsız değerlendirmek mümkün değildir.

Akp iktidarının özellikle Kürt halkının Rojavada geliştirdiği yükseliş ve ABD'nin IŞİD'e karşı uyguladığı hava harekatının karasal gücünü oluşturmasının verdiği rahatsızlık, Suriyeye rusyanın doğrudan müdahalesi ve bu anlamda Türkiye'nin kendi Ayağına sıkması sonucunu getiren uçak düşürme olayı sonucu Suriye'deki cihadist gruplara doğrudan destek sunamaması, daha genel planda özellikle burada biriken savaş suçlarının toplamının Erdoğan ve Akp iktidarını Lahey'e götürme olasılığını yaratması gibi dış politik alanda yaşanan sıkışmalar içerde daha baskıcı ve kaçınılmaz biçimiyle Faşist bir iktidara doğru bir yönelimi zorlamaktadır.

Nitekim bunun en etkili ve toplumsal açıdan karşılığını üretecek sonucu ise Kürt halkına karşı geliştirilecek katliam ve savaş politikaları olacaktır. Ve Erdoğan Barış masasını tekmeleyerek yeniden şiddet sarmalının oluşmasını sağlamış bulunmakta bu durumun kendisi de moderninden muhafazakarına bütün gerici güçlerin Erdoğan etrafında bloklaşması sonucunun oluşmasına yol açmaktadır.

Özellikle Mit ve devletin doğrudan sorumlusu olduğu açık olan intihar bombacılarının yarattığı katliamlar dizisi halkı korku ve paniğe sevketmektedir.

Bu katliamlarda; 20 temmuz 2015 'te Suruç'ta 34 Sosyalist genç katledilmiş 100'ün üzerinde yaralı

5 Haziran Diyarbakır HDP mitinginin bombalanmasında 4 kişi katledilmiş 400'ün üzerinde yaralı

10 Ekim 2015 Ankara'da barış mitingi için bir araya gelen insanların arasında patlatılan 2 ayrı intihar bombacısı sonucu 110 İnsanımız katledilmiş 500'ün üzerinde yaralı kalmış,

12 Ocak 2016'da ise İstanbul Dikilitaş'ta turist kafilesinin içinde patlayan canlı bomba sonucu 10 kişi ölmüş 14 kişi de yaralanmış,

19 Mart 2016 yılında yine İstanbul Taksim'de Turistlere yönelik gerçekleşen intihar bombası eylemi sonucu 5 kişi katledilmiş 36 kişi de yaralanmış,

Bunların dışında özellikle son 7 aydır Kürdistanda yaşanan katliam ve yıkıma karşı "misilleme" olarak yapılan ve TAK(Kürdistan Özgürlük Şahinleri) tarafından üstlenilen

17 Şubat tarihli olanında özellikle askeri personel hedef alınmış ve 29 kişi ölürken 61 kişi de yaralanmış

13 Martta ise özellikle sivil halkın hedef alınması sonucu 38 kişi katledilirken 120 nin üzerinde insanımız da yaralanmış bulunmaktadır.

Bunlar dışında özellikle Kürdistan'ın ilçelerinde PKKnin özyönetim ilanları çerçevesinde devletin kentleri topa tutan ve suriyedekinin bir benzeri olan görüntülere yol açan saldırıları sırasında da yüzlerce sivil insan ve YPS savaşçısı katledilmiş cenazeleri günlerce yasaklı kılınan sokaklarda kalmıştır.

İşte bu yükselen şiddetin ve toplumun korku ve despotizm ile zapturapt altına alınması adımlarının arkasında özellikle Akp'nin ve Erdoğan rejiminin kurumsallaştırmaya çalıştıkları Faşist diktatörlüğün yolunun döşenmesi amaçlanmaktadır.

Onların bu kadar pervasızca saldırabilmesinin arkasında ise esasen yaşadığımız topraklarda ve dünyada tüm ezilenlerin sözcüsü ve öncüsü olması gereken devrimci bir sınıf partisinin ve enternasyonal'in bulunmaması oluşturmaktadır elbet. Dahası bu gelişmeler karşısında ortak bir tutum belirleyememyen ve burjuvazinin kliklerinin arkasından sürüklenen muhalefet gerçekliği Sermayenin bu gerici güçlerinin elini güçlendiren etmen olmaktadır.

Bu tablodan kurtulmanın tek yolu ezilenlerin ve emekçilerin yükselen faşist tehlikeye karşı sınıf merkezli devrimci cephesinin oluşturulmasıdır. Bu oluşturulmadıkça Katliamlarla burjuvazi için sıkıntısız bir geçişin yolu inşa edilmeye devam edecektir.


Manşet