20 Ekim 2015 Salı

KAPİTALİZM, GENÇLİK, EĞİTİM ve ÜNİVERSİTELER - Berxwedan Poyraz


Üniversiteler açıldı. Yeni bir “eğitim-öğretim” dönemine girilmiş oldu. Ülkenin yaşadığı toplumsal gelişmelerle koşut olarak da üniversitelerde benzer politik gelişmelerin kaçınılmaz olacağı bir dönem bizi beklemekte. Ancak toplamda devrimci hareket tablosuna baktığımızda genel siyasi tutum alışlarından bağımsız bir biçimde gençlik hareketine  müdahale edebileceğini beklemek mümkün görünmemekte. Çünkü militan bir devrimci pratiğin öznesi olanlar mesele gündelik siyasete gelince “ekonomizm” den kurtulamıyorlar ne yazık ki...


Böyle bir siyaset anlayışı okulda “öğrenci”olup akademik-demokratik mücadeleye yedeklenen bir pratik izlerken, fabrikada “işçi” olup devrimci bir sınıf perspektifi yerine en fazla “sendikalist bir tutumun parçasını oluşturmakta bir beis görmeyen eklektik bir anlayışın peşinden sürüklenmektedir.

”Demokrasi” programlarına yedeklenen siyasal tutum alışların ve siyasal mücadeleyi proleter devrimci bir içerikten bağımsız, ama aynı zamanda siyasal yansımalarının niteliğine bakılmaksızın her türlü bloklaşma ve cepheleşmeden başka bir anlayış düşünemeyen siyasal tutum alışların, devrimci bir pratiğin parçasını oluşturmalarını beklemek sanırız eşyanın tabiatına aykırı bir durum içerecektir.

Devrimci harekete tablosu bunu oluşturmakla birlikte komünist devrimcilerin kapitalizmin bütün diğer sorunlarında ve yansımalarında olduğu gibi Kurumsal eğitim süreçlerine dair de tutum alışlarını belirleyecek eksen proleter devrimci bir perspektif ve tutum alışın ifadesini oluşturan bir pratiğin inşası olacaktır.

Elbette bu perspektif ve tutum alış iddiasının kendisi akademik-demokratik mücadeleyi küçümsemek ya da  reddetmek tutumu içerisinde olduğumuz anlamına gelmemeli. Komünist devrimciler için tutumu kendisini belirleyen şey eğer böyle bir mücadele ve kitlesel hareket varsa buna devrimci müdahale ve proleter devrimci bir sınıf hareketinin yaratımı doğrultusunda bir perspektifle yaklaşımın temel oluşturması sorunudur.  Yoksa öğrenci gençlik merkezli ve kendi yaşam sorunları üzerinden gelişecek böyle bir kitlesel hareket komünist devrimciler gözlerini kapasalar dahi haklı ve meşru bir hareket olacaktır. Esas meseleyi oluşturan gerçeklik komünistlik iddiasındaki öznelerin tam da nesnel koşulların bir parçası olarak gelişecek böyle bir hareketin yaratımına dair suni bir yaklaşımla pratik bir hat izlemeleri ve akademizm girdabında debelenirken komünist kadro potansiyellerinin faaliyetlerinin heba edilmesidir.

Her toplumsal sorun gibi “eğitim” ve akademik mücadele sorunlarında da komünist devrimcilerin esas tutum alışını “Sınıfa karşı sınıf” şiarında somutlanan perspektif oluşturmalıdır. İşte böyle bir perspektif her toplumsal harekete müdahalede komünist devrimcilerin devrimci bir sınıf hareketinin yaratımını temel alan bir pratiğe kilitlenen faaliyette karşılığını bulacaktır.

Diğer boyutu ile değerlendirmek gerekirse Eğitim de diğer bir çok toplumsal mesele gibi sınıfsal bir zeminden soyutlanan bir pratiğin karşılığı olamaz ve bu anlamıyla eğitimin sınıfsal içeriğini karşı duruşunun temeline koymayan bir tutum alışın üreteceği şey kapitalist “eğitimin” başka bir versiyonundan öteye olmayacaktır.

Formasyon kitaplarında dahi kurumsal eğitimin “insan üzerinde istendik davranışlar yaratma ‘bilimi’” olarak tariflendiği bir gerçeklikte daha “demokratik” daha “bilimsel” ve “parasız” eğitim talebini savunmak eğitimin içeriğini gözardı eden ve aslında kapitalizme dair yanılsamalar yaratan bir gerçekliği oluşturmaktadır.
Kendisi dahi “ağaç yaş iken eğilir” sözcüğünde ifadesini bulan bir yaklaşımın temel alındığı insan üzerinde istendik davranışlar yaratma mantığının kendisinin özgürlükçü komünist bir dünya mücadelesini verenler açısından çeşitli kılıflar altında savunulmasının kendisi kapitalist eğitimin reforme edilebileceğini savunmak kadar tehlikeli bir tutumu işaret etmektedir.

Düzenin koruyucusu ve sürdürücülerini inşa etmeye dönük bir “bilim”in kapitalizm şartları altında daha “bilimsel” olmasını istemek sömürü düzeninin kendisinin  meşru görülmesine kaynaklık edecektir.

Bütün bunlardan öteye yaşadığımız coğrafyada ve dünyada tüm basamakları ile eğitim-öğretim süreçlerinin temelini sermayenin asli amacı olan “kar” dürtüsü oluşturmakta, 4 yıllık eğitim süreçlerinin sonunda “iş hayatı”na atılan ayrıcalıklı azınlık dışında kalan kitleler de yedek güç olarak “işsizler” ordusunu oluşturup sermayenin üretim süreçlerinde sömürüyü arttırıp ücretleri dilediği gibi kullanabilmesinin önünü açan bir tehdit unsuru olarak yedekte bekletilmektedir. Öbür taraftan 4 yıllık eğitim süreçlerinin kendisi büyük çoğunluğu işsizler ordusunun parçasını oluşturacak genel yığınların istatistik tablolarında görünmemesine hizmet etmektedir.

Bu nedenle proleter devrimci bir tutum alış iddiasındaki bir özneleşme için alternatif tutum alış parasız bilimsel ya da demokratik vb. takılarla tanımladığı “özerk demokratik eğitim” anlayışı değil, kapitalist eğitimin toptan reddini merkeze alan bir perspektif ve tutum alış oluşturmalıdır.

Kapitalist sistemi yıkma iddiasıyla yola çıkanların bu sistemin yaşamsal varoluşunu oluşturan her bir araç ve aygıtını toptan karşısına alan, onun reforme edilebileceği yanılsamasını yaratmak yerine  “yıkmayı” ve parçalamayı  merkezine alan bir tutum ve perspektifin parçası olunmalıdır. bu anlamı kapitalist eğitimi karşısına almayan ve “paralı-parasız kapitalist eğitime hayır” şiarını merkeze almayan bir mücadele ve savaşım pratiğinin komünist bir dünya kurma mücadelesi doğrultusunda başarı şansı yoktur.

Paralı-parasız Burjuva Eğitime Hayır!
Öğrenciye İş, Çalışana Öğrenim Hakkı!


1 yorum:

Manşet