6 Nisan 2016 Çarşamba

YÜKSELEN FAŞİZME KARŞI TEK ÇÖZÜM BİRLEŞİK İŞÇİ CEPHESİNDEDİR!

YÜKSELEN FAŞİZME KARŞI TEK ÇÖZÜM BİRLEŞİK İŞÇİ CEPHESİNDEDİR!

Uluslararası planda yaşanan gelişmeler, syriza, podemos gibi partilerin yükselen sol dalganın ürünü olarak güçlenmeleri, yaşadığımız topraklarda da Kürt ulusal hareketinin merkezini oluşturduğu, ama ideolojik olarak Syriza ve Podemos gibi "Yeni sol" modellerin çizgisinin taşıyıcısı olduğu HDP nin özellikle 7 Haziran sonrası aldığı %13'lük yüksek oy oranı, AKP ve Erdoğan rejimi için tedirgin edici gelişmeler olmuş, bu gelişmelere karşı parlamento fiili olarak işlevsiz kılınmış ve özellikle TC nin desteklediği Cihatçı gerici çeteler eliyle yaratılan katliamlar ile halk boyun eğdirilmeye çalışılmıştı.

Özellikle Suruç, Diyarbakır, 10 Ekim Ankara bombalamaları ve katliamları ile AKP iktidarı 1 Kasım erken seçimlerinde istediği sonucunda üzerinde bir oy alarak yeniden iktidar olmuştu.

AKP nin ve Erdoğan'ın amaçları aslolarak zaten topallayarak yürüyen temsili demokrasinin tamamen tüketilmesini sağlayıp yeni bir faşist iktidarın yaşanmasının sağlanmasıdır. Özellikle klasik faşist ideoloji ile söylem benzerliklerinden pratikte uyguladığı dizginsiz teröre karşı yaşananlar bu yönelimin somut işaretlerini oluşturmakta idi.

Elbette bütün bu gelişmeleri Suriye'de yaşanan gelişmeler ve Uluslararası politikalardan bağımsız değerlendirmek mümkün değildir.

Akp iktidarının özellikle Kürt halkının Rojavada geliştirdiği yükseliş ve ABD'nin IŞİD'e karşı uyguladığı hava harekatının karasal gücünü oluşturmasının verdiği rahatsızlık, Suriyeye rusyanın doğrudan müdahalesi ve bu anlamda Türkiye'nin kendi Ayağına sıkması sonucunu getiren uçak düşürme olayı sonucu Suriye'deki cihadist gruplara doğrudan destek sunamaması, daha genel planda özellikle burada biriken savaş suçlarının toplamının Erdoğan ve Akp iktidarını Lahey'e götürme olasılığını yaratması gibi dış politik alanda yaşanan sıkışmalar içerde daha baskıcı ve kaçınılmaz biçimiyle Faşist bir iktidara doğru bir yönelimi zorlamaktadır.

Nitekim bunun en etkili ve toplumsal açıdan karşılığını üretecek sonucu ise Kürt halkına karşı geliştirilecek katliam ve savaş politikaları olacaktır. Ve Erdoğan Barış masasını tekmeleyerek yeniden şiddet sarmalının oluşmasını sağlamış bulunmakta bu durumun kendisi de moderninden muhafazakarına bütün gerici güçlerin Erdoğan etrafında bloklaşması sonucunun oluşmasına yol açmaktadır.

Özellikle Mit ve devletin doğrudan sorumlusu olduğu açık olan intihar bombacılarının yarattığı katliamlar dizisi halkı korku ve paniğe sevketmektedir.

Bu katliamlarda; 20 temmuz 2015 'te Suruç'ta 34 Sosyalist genç katledilmiş 100'ün üzerinde yaralı

5 Haziran Diyarbakır HDP mitinginin bombalanmasında 4 kişi katledilmiş 400'ün üzerinde yaralı

10 Ekim 2015 Ankara'da barış mitingi için bir araya gelen insanların arasında patlatılan 2 ayrı intihar bombacısı sonucu 110 İnsanımız katledilmiş 500'ün üzerinde yaralı kalmış,

12 Ocak 2016'da ise İstanbul Dikilitaş'ta turist kafilesinin içinde patlayan canlı bomba sonucu 10 kişi ölmüş 14 kişi de yaralanmış,

19 Mart 2016 yılında yine İstanbul Taksim'de Turistlere yönelik gerçekleşen intihar bombası eylemi sonucu 5 kişi katledilmiş 36 kişi de yaralanmış,

Bunların dışında özellikle son 7 aydır Kürdistanda yaşanan katliam ve yıkıma karşı "misilleme" olarak yapılan ve TAK(Kürdistan Özgürlük Şahinleri) tarafından üstlenilen

17 Şubat tarihli olanında özellikle askeri personel hedef alınmış ve 29 kişi ölürken 61 kişi de yaralanmış

13 Martta ise özellikle sivil halkın hedef alınması sonucu 38 kişi katledilirken 120 nin üzerinde insanımız da yaralanmış bulunmaktadır.

Bunlar dışında özellikle Kürdistan'ın ilçelerinde PKKnin özyönetim ilanları çerçevesinde devletin kentleri topa tutan ve suriyedekinin bir benzeri olan görüntülere yol açan saldırıları sırasında da yüzlerce sivil insan ve YPS savaşçısı katledilmiş cenazeleri günlerce yasaklı kılınan sokaklarda kalmıştır.

İşte bu yükselen şiddetin ve toplumun korku ve despotizm ile zapturapt altına alınması adımlarının arkasında özellikle Akp'nin ve Erdoğan rejiminin kurumsallaştırmaya çalıştıkları Faşist diktatörlüğün yolunun döşenmesi amaçlanmaktadır.

Onların bu kadar pervasızca saldırabilmesinin arkasında ise esasen yaşadığımız topraklarda ve dünyada tüm ezilenlerin sözcüsü ve öncüsü olması gereken devrimci bir sınıf partisinin ve enternasyonal'in bulunmaması oluşturmaktadır elbet. Dahası bu gelişmeler karşısında ortak bir tutum belirleyememyen ve burjuvazinin kliklerinin arkasından sürüklenen muhalefet gerçekliği Sermayenin bu gerici güçlerinin elini güçlendiren etmen olmaktadır.

Bu tablodan kurtulmanın tek yolu ezilenlerin ve emekçilerin yükselen faşist tehlikeye karşı sınıf merkezli devrimci cephesinin oluşturulmasıdır. Bu oluşturulmadıkça Katliamlarla burjuvazi için sıkıntısız bir geçişin yolu inşa edilmeye devam edecektir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Manşet