2 Eylül 2015 Çarşamba
Feministlere Karşı Emrah Serbes'in Savunusu ve Emrah Serbes'in Eleştirisi - Harun Yoldaş
Emrah Serbes'in olay yapan açıklamasıyla ilgili 1 Ağustos 2015 tarihinde bir açıklama getirmiş,
Emrah Serbes'in küçük-burjuva edebiyatı ve sanat perspektiflerini değerlendirmiştik; o yazıya bu linkten http://dorduncublok.blogspot.com.tr/2015/08/emrah-serbes-populer-kulturun-snrlar-ve.html?spref=fb ulaşabilirsiniz.
Daha sonrasında yaptığı açıklamalara istinaden Emrah Serbes, bir tv programına katılıp gerekli açıklamalar yapmıştı. Ancak çok fazla gün geçmeden Feminist Edebiyatçılar Platformu adında ki bir grup, Emrah Serbes'in söylemlerini eleştirmişti, o yazıyı da olduğu gibi paylaşıyoruz;
Emrah Serbes’e ve Maço Edebiyat Dünyasına Açık Mektup
Nitelikli edebiyat eleştirisi, nesnel ölçütler koyabilecek ödül jürilerinden yoksun, hatır gönül ilişkileri, cinsiyetçi dedikodularla bezeli edebiyat dünyasında, romanları hakkında eleştiri yazanları fiziksel şiddetle tehdit eden bir yazar eksikti, çok şükür o da oldu. Nasıl mı?
Emrah Serbes, boks yapıyor. Emrah aynaya bakıyor.
19 Ağustos 2015’te Kanaltürk’te yayınlanan “Bunu Konuşalım” programında “Romanımı herhangi bir nedenle hırpalarlarsa, ben de onları hırpalarım; yazı yazmam gerçekten hırpalarım. Ondan sonra her aynaya baktıklarında beni hatırlarlar” yorumunu yaptı.
Deliduman üzerine kadın eleştirmenler tarafından yazılan eleştirilerde, romanın özellikle maço diline vurgu yapılırken, boksör yazarı tarafından hırpalanmakla tehdit edilmek ironiden öte bir şeydir.
Emrah Oğlum Aynaya Bak! Kumu Döv.
Kalemden de kelamdan da kumu yeterince dövdüğüne kani olana dek uzak dur.
Çünkü aslanım, bundan böyle Feminist edebiyatçılar olarak Söz’ümüzü sizin gibilere kaptırmaya niyetimiz yok.
Emrah’ın dili, memlekette akademide de uzantılarını bulacağımız, edebiyat dünyasının bir temsilidir. Aynada kendini hırpalayan biçare erkekliğin biyografisidir.
Tüm ezilenlere aynayla başka bir ilişki, başka bir dil lazım. Bir firar şart.
Bizim de ağzımızı bozmamızda fayda var.
Türkiye’deki edebiyat dünyasında ataerkil iktidar çarkına eleştirel bakan, özgürlükçü kadın, gay, trans, queer yazarlar, geçmişten bu yana hegemonik erkekliği benimseyen erkekler ve bunların işbirlikçileri kadın, gay yazarlar, eleştirmenler ve okurlar tarafından maddi manevi hırpalanıyor zaten. Bin bir bedel ödüyor.
Biz de kum torbasına vuralım madem çünkü öfkemiz daha az değil.
Fatma Aliye, Halide Edip, Suat Derviş, Sevim Burak, Leyla Erbil, Sevgi Soysal, Tezer Özlü, Latife Tekin ve daha pek çok kadın yazar tüm bu şiddete direndi ve hegemonik erkekliğin dışında kalan kadınların, ibnelerin, dönmelerin, orospuların, yoksulların, engellilerin ve doğanın deneyimlerini anlatan özgürlükçü bir dili ilmek ilmek ördü. Örgünün şişleri ellerimize, yüreklerimize battı zaman zaman. Kan revan içindeki kadın/trans/queer yazarlar bilir bunu.
Maalesef, “Kol kırılır yen içinde kalır” duruşu sergileyenler, maço dili sineye çekenler, ataerkiye direnenlerin yalnız ve güçsüz kalmasına, maço dilin şiddetinin artmasına katkıda bulundu ve bulunmaya devam ediyor.
İlişkileri girift, mafyatik ve oldukça kirli bu dünyanın temizlenmesi ve özgürlükçü bir dilin güçlenmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Piyasa yazarlığını, despotik kurallarını kabul etmiyoruz, her türlü Faşizmle kanımızın son damlasına kadar mücadele edeceğiz diye haykıranlar, cinsiyetçi dili ve mekanizmayı sorgulamadan içselleştirip, içinde konumlananlar, davalarının içtenliğine, bütüncüllüğüne hakikaten inanıyorlar mı?
Yaratıcı öfkenin adresi hegemonya ve tahakküm ilişkileridir.
Deli-kanlılık ne sınıfa bakar, ne cinsiyete ne de bedenin mükemmel gücüne...
Yürektedir ve kalemimizin mürekkebindedir.
Buyurun meydan! Tüm romanları, eleştirmenleri, ödül jürilerini, yayınevi ve dergi editörlüklerini, dergi kadrolarını, dergi kapaklarına taşınan isimleri, köşeleri kapmış yazarları, sempozyumları, panel konuşmacılarını, soruşturmaları, röportajları mercek altına alıyoruz.
Cinsiyetçi, şiddet içeren, egemen erkek zihniyetin ötekilerine düşman, maço dili ifşa ediyoruz. Hırpalayın da görelim bakalım.
FEMİNİST EDEBİYATÇILAR PLATFORMU
feministedebiyatcilar@gmail.com
Öncelikle Emrah Serbes'in savunusunu yapmayı tercih etmekteyiz;
Feminist yazarlar, Emrah Serbes'e karşı geliştirdikleri eleştiri de, Emrah Serbes'in maço dilinden epeyce şikayet etmektedirler. Ancak bu sözü edilen maço dil, öncelikle Emrah Serbes'in yaptığı açıklamalarda ki değil, yazdığı romanlarda ki karakterlerin dilidir; Bir edebiyat yazarı, bir karakteri kafasında yaratır, ve onu bir karaktere otutturur, nasıl davrandığı nasıl konuştuğu mizacının nasıl olduğu vs. uzatılabilir... Emrah Serbes'in seçtiği karakterlerin maço tavırları, salt Emrah Serbes'in maçoluğunu değil, gerçeklik dünyasının perde arkasını göstermektedir. DeliDuman kitabında ki karakterin 17 yaşında olduğunu, unutuyor sevgi değer feminist yazarlarımız. Feministlerin en büyük sorunsallarından biri, hayatı salt kadın-erkek çelişkisi üzerinden açıklayamadıkları gibi, aynı şekilde saçma sapan söylemlerini de Edebiyat'a da sıçratmalarıdır.
Feminist yazarlarımız, erkek egemen kültür'ün yapısını, sınıf çelişkileri üzerinden aktarmayıp, ortaya havada kalan bir faşizm argümanı kullanıyorlar. Ve bunun kadın-erkek çelişkisi üzerinden olduğunu saptamışlar, ancak sevgili feminist yazarlarımız, faşizm kavramının içini boşaltıp, kendi ideolojilerine endeksleme ihtiyacı duymuşlar. Ancak sınıflı toplumların var olduğu ve var olacağı bir gelecekte, sınıf dışı herhangi bir şeyden bahsedilemez olduğunun henüz bilincinde değildir, sevgili feminist yazarlarımız.
Ve yine feminist yazarlarımız, edebiyatın her alanında artık var olacakları sinyalini vermektedir; bizde bu çağrıya yanıt olarak şunu ekleyebiliriz: sınıf çelişkilerinin olmadığı, yapay bir anlayışa karşı ve devrimci bir sınıfın önderliğini taşıyamayan her türlü yapacağınız adıma karşı, karşınızda duracağımızdan şüpheniz olmasın.
Emrah Serbes'in eril söylemleri ve küçük burjuva davranışlarının devamı;
Emrah Serbes, edebiyat söyleminin dışında, kendisini eleştiren yazarlara karşı edebi bir dil kullanmayı tercih etmeyerek, doğrudan "Sizi Hırpalarım" diyor ve açık açık tehdit ediyor.
Bu eril yazarımız, kendisine karşı eleştiri getiren yazarlara karşı, kendini muhafaza ediyor, ve var olan eleştirilere karşı kapalı olduğunu dile getirerek, siz kimsiniz ki beni eleştirebilirsiniz zihniyetiyle hareket ederek, geri kalmış zihnini açık açık gösteriyor.
Emrah Serbes, işte tam bu noktada, bizim 1 Ağustos 2015 tarihli yazımızda değindiğimiz, küçük-burjuva sanat perspektifi ve Emrah Serbes üzerine olan bölümümüze uymaktadır;
Emrah Serbes'de bu küçük-burjuva ideolojisine sahip yazarlardan biridir.
Küçük-burjuva yazarlar genellikle, kişisel haz ve acı üzerinden kendilerini var edip, belli bir melankoli üzerinden yazmaya devam ederler. Bu aynı zamanda çevresel, küçük-burjuva çıkışları olan bir kitleyi kazanmaya yarar, aynı zamanda zavallı küçük-burjuva insanının o yalnızlık hissiyatını giderme aracı görür.
ve ekliyerek devam ediyoruz;
Aynı zamanda bu küçük burjuva yazarlarımız, kendi yazdıklarını ve yaptıklarını eleştirilemez göstermeyi severler, ve insanların geri kalmış köylü(feodal) zihinlerine yönelirler. Aynı zamanda bu yazarlarımız, kendi yazdıklarını muhafaza ettiği, ve doğrudan küçük-burjuva algıya sahip oldukları için, edebiyatın gelişmesine de kendi içlerinde farkına vararak ya da varmadan engel olurlar. Yani doğrudan küçük-burjuva insanının o geri kalmış zihnini taşırlar.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder