1 Ağustos 2015 Cumartesi

Emrah Serbes; Popüler Kültür'ün Sınırları ve Sanat Perspektifleri. - Harun Yoldaş

Emrah Serbes; Popüler Kültür'ün Sınırları ve Sanat Perspektifleri

Emrah Serbes ve Popüler Kültür'ün Sınırları

Behzat Ç. dizisiyle Türkiye'nin tanıdığı bir yazar haline geldi Emrah Serbes. Erken Kaybedenler vb. kitaplarıyla da küçük-burjuva hazları taşıyan insanların ilgisini etrafında toparlamayı başardı. Ve ülkede en çok okunan kişilerin başında geldi.
Gezi süreciyle birlikte  politika üzerinde durmaya, iktidar karşıtı bir mevzi de durmaya başladı. Ve Sol'a bir kayış yaşadı. Aynı şey Mehmet Ali Alabora'nın da başına geldiği gibi.
"Deli Duman" kitabıyla Gezi sürecini aktardı, ve en iyi kitap ödülünü aldı.
2015 1 Mayıs'ında da Beşiktaş'ta direnenler arasındaydı.

Buraya kadar incelediğimiz de Emrah Serbes'in Sola doğru kayışı, ve kitlelerin onu doğrudan sola çektiği gerçeği değişmez bir özellik taşımakta. Ancak ne gariptir ki Suruç Katliamın'dan sonra Emrah Serbes, "Yazarlığı bıraktım. Her gün çocukların öldürüldüğü bu ülkede ne yazabilirim. İki sene sadece boksla ilgileneceğim." sözleriyle gündeme tekrardan oturdu.
Burada Emrah Serbes'in ne yapmak istediğini ya da nerede durduğunu anlamaktan ziyade, küçük-burjuva sanatçılarının sınırlarını incelemekte fayda var.

Küçük-burjuva sanatçılarının ortak özelliklerinden birisi de, toplumsal ve daha çok liberal çizgi de duran durumlarda ortaya çıkıp, süreç gerektiğinde, kendisini muhafaza etmeyi bilmesinden gelmektedir.  Emrah Serbes'e geri dönecek olursak onun da aynı çizgide kalıp muhalifliğinin sınırlarını görmüş olduk. Suruç Katliamı sonrasında ortaya çıkan, "İç Savaş," durumu ve "Kürt Sorununun" artık Devlet bazında bitirildiği bir dönemde Emrah Serbes, "2 yıl yokum,"diyor. Burada görmekte olacağımız şey sınıf perspektifine sahip olmayan, kendi özünde marksist-devrimci bir ideoloji sahip olamayan bir yazarın, küçük-burjuva algısının toplumsal sınırlarını görmek olacaktır.
Oysa Emrah Serbes, "Üst Katta ki Terörist" oyunuyla epey gündeme gelmiş, ulusalcıları dahi etkilemeye başarmıştı. Oysa ki kendi öz hayatında bunun sınırlarını da korumayı bildi  ve geri adım attı.
Popüler Kültür sanatçıları kimi zaman "Deli Duman" kitabı  gibi toplumsal bir takım şeylere itebilirken kimi zaman da uzaklaştırır. Burada Popüler Kültür'ün sınıftan kaçışı ve devrimci bir durumla karşı karşıya kalan bir sanatçının kendi iç çelişkilerini görmekteyiz.
Popüler Kültür, doğrudan küçük-burjuva ideolojisine dayandığı gibi, o kitleleri de kendi etrafında toplamayı bilir. Küçük-burjuva çizgisinin tutumu, işler ciddiye bindiğinde kendisini muhafaza etmeyi bilmesinden gelir.
Emrah Serbes yaptığı muhafazakarlıkla birlikte, aslında küçük burjuva ideolojisinin sınırlarını ve aynı zamanda popüler kültürün sınırlarını gösterirken, bir sanatçının hangi sınıfın sanatçısı olduğu gibi ayrımları da net bir şekilde göstermiş oldu.

Sanat'ın ya da sanatçının hangi sınıfa ait olduğu sorusunu ise "Sanat Perspektifleri" başlığı altında inceleyeceğiz.

Sanat Perspektifleri

Tarihsel ve gündelik sorunların tümünde olduğu gibi sanatta, sınıf ilişkileriyle doğrudan bağlantılıdır.
Metafizik olarak, ahlak, etik, değer vs. gibi kavramlar nasıl ki egemenlerin istediği şekilde topluma lanse ediliyorsa, sanat ve sanatçı da hemen hemen aynı pozisyonda yer almaktadır.
Ancak kimi zaman devrimci sanatçılarında olduğunu söylemek gerekir. Bu durumu incelediğimizde sanatçıların, sınıf mücadelesinin arttığı ve devrimci bir duruma girilen süreçlerde büyük bir bölümünün o kitle içerisinde yer aldığını, kimi zamanda politik önderlik ve barikatların önlerinde direndiklerini bilmekteyiz.

Sanat perspektifi aslında, iki ana başlığa ayrılmaktadır;
1."Sanat, sanat içindir."
2."Sanat, toplum içindir."

1. Başlığı öncelikle inceleyelim;
"Sanat, sanat içindir" diyenlerin tümü şekilciliğe kaymışlardır. Ve güzellik, estetik ölçütünü ana merkez haline getirmişlerdir. Özellikle bu algı Romantizm akımıyla birlikte epey bir sükse yapmıştır.
Burjuvazi ve dönemin iktidarı "Sanat, sanat içindir" algısıyla hareket eden eleştirmen ve sanatçıları tarihten günümüze kadar aldığımız süreç boyunca desteklemişlerdir. Egemenlerin herhangi bir şeyine karışmayan, herhangi bir sınıf mücadelesi içerisinde yer almayan bu "şekilciler." burjuvazi ve taraftarlarının beğenisini her zaman kazanmıştır.

2."Sanat, toplum içindir" diyenler ise ikiye ayrılmaktadır;

A. Toplum içinde kendilerini var ederler, ve topluma dair bir şey söylerler ancak durdukları nokta o dönemin iktidarının veyahutta destek aldıkları burjuva ideolojisinin egemenliği altında kalmıştır. Ve bu sanatçıları genellikle dönemin egemen gücü, kitle iletişim araçlarıyla birlikte pohpohlamış ve toplumun bir bölümünü bu sanatçılar üzerinden kendisine çekmek istemişlerdir.

B.Toplum içinde olan, ve dönemin "ilerici, devrimci" sanatçıların da olduğunu söylemekteyiz. Kimi zaman sınıf mücadelesi içerisinde yer alıp oralarda argüman geliştirmiş, kimi zaman da tarihsel konularla veyahutta hayalgücü ile kendisi bir takım olayları yaratıp, sınıf perspektifi içerisinden bir hikaye yaratmıştır. Sınıf mücadelelerinin çetinleştiği, sınıfsal çelişkilerin arttığı ve devrimci bir durumun ortaya çıktığı dönemlerde bu sanatçılar çoğalmaya, ve ideolojik olarak gelişmeye başlarlar.
 80 öncesi sınıf perspektifine sahip sanatçılarımızın çıkma nedeni de toplumsal olguların bir ürünüdür.

Sınıf mücadelesinin gelişmediği, devrimci bir durumun çıkmadığı dönemlerde sanatçılar, genellikle ya burjuva ideolojisi altında kalır ya da küçük-burjuva ideolojisi içerisinde kendilerini eritip, kendilerine pazar bulurlar. Emrah Serbes'de bu küçük-burjuva ideolojisine sahip yazarlardan biridir.
Küçük-burjuva yazarlar genellikle, kişisel haz ve acı üzerinden kendilerini var edip, belli bir melankoli üzerinden yazmaya devam ederler. Bu aynı zamanda çevresel, küçük-burjuva çıkışları olan bir kitleyi kazanmaya yarar, aynı zamanda zavallı küçük-burjuva insanının o yalnızlık hissiyatını giderme aracı görür. 

Devrimci bir durumun netleşmediği dönemlerde de elbette ki devrimci sanatçılar yetişebilir, ve kendilerine Marksist sanatçı da diyebilirler. Ve onların varlığı, sınıf mücadelesinin çetinleşmediği dönemlerde ki mücadeleleri sınıf mücadelesinin çetinleştiği dönemde ki sanatçılardan bin kat daha değerlidir.

Çünkü şartlar ne olursa olsun. Burjuva ve küçük-burjuva sanatçılarının bir çoğu, kimi zaman kariyer yapmak için, kimi zaman da kendi vicdanını rahatlatmak için sınıf mücadelesinin çetinleştiği dönemlerde sınıf mücadelesini içerisinde yer almak isteyeceklerdir. Ancak aslolan ve bir Proleter Sanatçıya yakışan, devrimci bir durumun olmadığı zamanlarda dahi, devrim adına sanat emeğini konuşturması ve  bunu her alanda disiplinli bir şekilde kullanmasıdır.


                                                                                                          HARUN YOLDAŞ



                                                                                                                                     







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Manşet