Cizre, Sur, Artvin,
Rojava...
DEVRİMCİ ÖNDERLİK
İHTİYACI BİLİNCE ÇIKARILAMADAN DEVRİMCİ SONUÇLAR BEKLENEMEZ!
Kürdistan coğrafyası
sömürgeci devletin işgalci güçleri tarafından boydan boya kan
deryasına çevriliyor, rojava da gelişen tarihsel fırsatları kürt
halkının değerlendirmesinin verdiği hazımsızlık TC iktidarını
ve Erdoğan faşizmini işçte ve dışta çığrından çıkmış
bir cinnet halinin dışavurumu olarak şiddet ve canice
saldırganlıklar biçiminde tezahür eden katliamları peşi sıra
karşımıza çıkarıyor. Fakat bütün bu saldırganlık, baskı ve
katliam provalarının öncüsü eliyle devrimci savaşımı sürdüren
kürt halkının mücadelesini geriletmek bir yana her geçen gün
yani ve daha kapsamlı bir devrimci savaşım zeminine büyüttüğü
gerçekliği apaçık ortada görülmekte.
Ancak bu kadar muazzam
bir direniş ve irade göstermesine karşın kürt halkının
mücadelesinin yalnızlığı , daha doğru ifade etmek gerekirse
yalnız bırakmamız bu mücadeleyi geçmiş tecrübelerle ve
faşizmin dünyanın her yanındaki görülen vahşi uygulamaları
ile beraber yeni bir katliam ve jenosid olasılığını beraberinde
getirecek, tc ve erdoğan faşizmi işte bu sayede amacına ulaşmış
bulunacaktır.
Zira başkanlık
tartışmalarının ve başkanlık adımlarının dahi sürüncemede
kalmasının ve somut olarak uygulanamamasının önündeki esas
direniş odağını kürt halkının özyönetim doğrulrusundaki
serhıldanı oluşturmaktadır. Gezide ve sonraki süreçlerde bu
doğrultuda sokağa çıkan milyonlar için ise gelinen yerde sorun
yükseltilmiş şovenizmin peşinden sürüklenilerek kürt halkının
devlet eliyle katledilmesini alkışlayacak derecede düşkünleşen
bir histerik havanın hakim olması ise bu anlamda erdoğan
faşizminin başkanlık hülyalarının önünü kesecek mücadelenin
ne kadar zor ve bir o kadar da zorunlu olduğunu göstermektedir.
Gezi mevcut sol öznelerin
hiçbirisinin tarihsel görevleri yerine getirecek birer öncü
olamadıklarını bu kapasiteyi taşıyacak bir örgütlülük halini
taşımadıklarını bizlerin gözlerinin önüne sermiş
bulunmaktaydı. Bu anlamıyla sorun ve çözülmesi gereken halkanın
da günyüzüne çıkmasını gezi pratiği gözler önüne sermiş
bulunmaktaydı. İşçi sınıfı ve tüm ezilenlerinin geleceğinin
inşacısı devrimci bir özne bu anlamıyla halainşa edilmeyi
beklemekte ve inşa edilmesi bir gereklilik ve zorunluluk
olmaktadadır.
Oysa 6-8 Ekim pratiği tam
tersi bir düzlemde kürt halkının politik bir özneye sahip
olduğunun ve bu öznenin önderlik niteliğinin kaçınılmaz bir
şekilde ispat edildiği, gözler önüne serildiği gerçekliğinin
karşımıza çıkışını ifade etmektedir.
İşte görev iki halk
arasındaki bilinç ve örgütlülük zemininde yaşanan kopuşu
pozitif ve devrimci sonuçlar temelinde eşitleyecek proleter
devrimci bir özneleşmenin inşa edilmesi zorunluluğudur.
Bu özneleşme örgütlü
bir pratikle ifadesini bumadığı sürece mevcut açı daha bir
ayrıklaşacak, milliyetçiliklerin yarattığı kopuş iki halkın
bilincini de tarumar etmiş olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder